Baba Adı : Cimşid
Ana Adı : Fatma
Doğum Yeri : Van
Doğum Tarihi : 1901
Ermeniler, Ruslar'dan silah yardımı görüyorlardı. Van'da konsoloslukları bulunan İngiltere, Fransa ve Amerika'nın teşvikleriyle Ruslar tarafından silahlandırmakta olan Ermeniler, 1915 yılı başlarında taşkınlıklarını artırmışlardı. Ben o sıralarda 13 yaşında idim.
Ruslar silah yardımını gizli yollardan yapıyorlardı. Rusya'dan Trabzon limanına gönderilen ve oradan deve kervanlarıyla Van'a ulaşan şeker ve gazyağı yükleri içerisinde gönderilen yeni model silahlarla donatılıyorlardı. Hangevenk'de (eski şehir meydanı) kervan mallarının dağıtımı yapılırdı;gazyağı tenekeleri içerisinde getirilen silahlar da gizlice Ermeni milislere verilirdi. Ermeni isyancıların Van'daki lideri Aram paşa idi; ancak Taşnak komitesi reisinin adını hatırlamıyorum. Hepsi de Van merkez olmak üzere toprak iddialarında bulunuyorlardı. XI. Fırka Van'da görev yapıyordu. Seferberlik dolayısıyla bu Askeri kuvvetimiz Erzurum'a gitti. Bundan cesaret bulan Ermeni çeteciler faaliyetlerini artırarak Müslüman ahaliye zulmetmeye başladılar.
Fedailer, Müslüman köylere ve mahallelere baskınlar düzenliyorlardı. Onlara karşı yalnızca, Diyarbakırlı İmam Osman Hoca önderliğinde, şehirde cephe dışında kalmış olan yaşlı ve askerlik çağından küçük gençlerden mürekkep milis kuvvetlerimiz vardı. Şimdi o olaylardan hatırladığım bir tanesini anlatayım.Biz Ermenilerle aynı okullara giderdik. Ermeni komitacılarından olan bazı öğrenciler Rüştü adlı bir arkadaşımızı ders çalışmak bahanesiyle kandırıp evinden alıyorlar. Okul, hükümet konağının yanında. Onlar delikanlıyı Sanayi Çarşısı'nın olduğu yerdeki Isıtma köprüsüne getiriyorlar. Irzına geçip,türlü hakaretlere uğrattıktan sonra öldürüyorlar. Ailesi ertesi gün cesedi buldular.
Onun için bir de türkü yaktılar.Arabaya bindim belim büküldü,Zalim atlı vurdu, kanım döküldü.Aradım, bulamadım derdime derman, aman başıma Ferman.Aman Mahmud Emmi kaldırın beni.Aradım bulamadım derdime derman, aman başıma Ferman,Kanımı kurtarmak için başıma çare.Bizim milis kuvvetlerimiz, şimdi Van Devlet Hastanesi'nin karşısında bulunan Mahmut Ağa kışlasında bulunuyorlardı. Ermeniler ile harp etmeden bir gün önce milislerimiz nöbetteydiler. Fakat Ermeniler geceden hazırlık görmüşler, Hükümet Konağı'nın duvarlarını delip mevzilenmişler. Milislerimiz sabah namazı için kışlanın yanında akmakta olan bir akarsuda (Kara Mehmet) abdest alırlarken kurşun yağmuruna tutulmuşlar.
Bir çok milisimiz orada şehit oldu. Artık Müslüman ahali ile Ermeniler arasında çatışmalar başlamıştı. Herkes sokaklara döküldü. Bir kargaşadır aldı yürüdü. Biz de kalktık okula gittik. İki öğretmenimiz vardı; biri Selanikli, diğeri Edirneli. Bize hadi yavrular, okul tatil oldu, helalleşelim, belki bir daha kavuşmak mümkün olmaz" dediler ve Ermeni kurşunlarına hedef olmamamız için ara yollardan gitmemizi tembihlediler.
Okuldan ayrıldık, fakat biz birkaç arkadaşımızla yine eski yolumuzdan gidiyorduk. Baktık Tebrizkapı'nın orada silah, mühimmat deposunu açmışlar, silah dağıtıyorlar, Ermeni çetelere karşı Müslüman ahaliye. O sırada baktık birkaç Ermeni arka taraftan kaleye çıkıyor. Silah dağıtan adama haber verdik.
Elindeki cephane sandığını yere atıp Analıkız'ın olduğu yerden onlara ateş açtı. Ermeniler kaçtılar. 2-3 Nisan 1331 tarihinde harp başladı. Ruslar da 1330 (1914-15)'da henüz cepheyi yaramamışlar. Fakat Çaldıran- Bahçesaray'dan geçip askerimizi arkadan sarmışlardı. Molla Hasan köyünde karargah kurdular. Hatta buradan askerimize cephane silah gönderilmek istendi ise de; malzemeyi götürmekte olan genç öğrenci ve yaşlılar soğuk sebebiyle ilerleyemediler. Onlardan birçoğu kötü hava şartları yüzünden şehit oldular.Biz de hiçbir yere hareket edemedik.
Fakat baharda Ermeniler iyice azıtmışlar; 10 Mayıs 1331 (1915) 'de Ruslar da Van'a doğru hareket etmişlerdi. Bunun üzerine Vali Cevdet Bey'in emriyle biz de Van'dan muhacir olduk. Harp sırasında ne alınabilirse onları alarak yollara düştük. Ermeni zulmü öyle bir noktaya gelmişti ki, yaşlı, hasta, esir, kadın, çocuk hiç kimse kurtulamıyordu. Mezalim o derecede ki, baş destekçileri olan Ruslar bile, Ermenileri bu tür hareketlerden men etmeye uğraşıyorlardı.Benim anneannem, adı Mihri idi, dayımın birisinin belden aşağı felçli olması dolayısıyla, bizimle birlikte muhacir olamamıştı. Bu olaylar sırasında dili tutulan anneannem daha sonra işaretlerle anlatmıştı. Dayımın bıyıklarını etleriyle birlikte kesmişler.
Hacı Ziya Bey'in esirhane haline getirilen evine götürmüşler. Oradaki esirlere envai çeşit eziyet etmişler; tâ ki Ruslar gelene kadar. Alemiz muhacirliğe 23 kişilik bir kafile halinde çıktık. Bitlis, Urfa yollarında ailemizin çoğunluğunu kaybettik. Van'a ancak iki kişi olarak döndük. Muhaceratta ilk durağımız Bitlis idi; 11 günde vardık oraya. Sonra Siirt'te gittik, orada akrabalarımız vardı, bir-iki ay kaldık. Rus'un yaklaşması haberi üzerine tekrar yola koyulduk. Diyarbakır'a gidiyorduk. 250 kişilik kafile idik. Yollarda susuzluktan, açlıktan perişan olduk. Oradan Kurtalan'a vardık. Diyarbakır'a gittik. Kebir köyüne indik. Fakat sıcaktan dolayı fazla kalamadık. Tekrar Van'a dönmek üzere yola çıktık.
Zoh (Kurtalan)'a geldiğimizde; Rus'un tekrar Van'a girdiğini öğrenince Siirt'e gittik. 1332 baharında da Bağdat'a gittik. İngilizlerin oralarda ilerlemesi üzerine Mardin'e geldik. 1333'te Urfa'ya geldik. Urfa'ya giren Fransızlar Halep Ermenilerini şehre getirerek Müslümanlara eziyetlere başladılar. 22 gün harp ettik.Sonuç malum yenildiler. Nihayet 20 Mayıs 1331'de ayrıldığımız Van'a, Ekim 1337'de 23 kişilik aileden ayakta kalabilen iki kardeş dönebildik.
Van tamamıyla harabe olmuştu. Ermeniler her tarafı yakıp yıkmışlardı. Yalnızca Ermenilere ait olan evler yerinde duruyordu. Hatta Türk ordusunun Van'a girmesi üzerine Türk Halkına reva gördükleri zulme misilleme yapılacağını düşünen 2.000 kadar zanaatkar Ermeni Adır adasına sığınmışlardı. Türk Hükümeti onların güvenlik içerisinde Revan'a gitmelerini sağlamıştı.